AKRAN ÖĞRETMEN
Bazı çocuklar gibi benimde sorunum (ğ) bu harfin okunuşunda idi. Birinci sınıfta her okuma-yazmaya geçen çocuklara takılan kırmızı kurdalem; dergideki bir metinde geçen “Boncuk’un boğazındaki deriden yapılmış tasması.” Cümlesindeki Boncuk’un kelimesini yazıldığı gibi boğaz kelimesindeki (ğ) harfini (k) gibi okumuştum. Devasa öğretmenim Hüsniye Tuncer elindeki makasla yanıma geldi. Üçüncü defa kurdalemi önlüğümdeki dikili olan yerinden ayırdı. Sınıfta en arkadan ikinci sırada tek başına oturan İbrahim’e seslenerek;
– İbrahim Yusuf senin yanında oturacak ve en kısa zamanda bu harflerin okunuşunu öğreteceksin dedi.
Biraz buruk biraz kırgın biraz bıkkın biraz da utandığımdan İbrahimin suratına bakmadan yanna oturdum. İbrahim yanıma yaklaştı elini omzuma koydu; kualğıma eğilerek merak etme çok kolay çeşmenin başında su içerken öğretirim dedi. Nası olacağını görmek için merakla sabırsızlıkla tenefüs zilinin çalmasını bekledim. Zil çalar çalmaz ikimizde bahçenin en arkasındaki duar dibindeki çeşmelerin yanına koşarak gittik.
İbrahim emirleri vermeye bende yerine getirmeye çalışıyordum.
– Ağzına suyu al.
– Suyu sakın yutma.
– Şimdi de fokurdat dedi.
O da ağzına su doldurdu. Birkaç kerelik oyun gibi fokurdatma çalışmasından sonra ağzımızdaki suyu bazen yuttuk bazen de püskürttük. Sonra da arka arkaya sorular gelmeye başladı.
Eliyle Uludağı göstererek orası neresi? dedi.
– Dağ Uludağ
– Ayakkabındaki iplere ne denir?
– Ayakkabı bağı
– Üzüm nerede yetişir
– Bağda
– Ekmeğin üstüne ne sürülür?
– Zeytinyağ
…
Sonrada dağ yağ bağ gibi kelimeleri tekrar ettirip durdu. Bu oyundan sonra eliyle boğazını göstererek Bir iki denemeden sonra boğaz kelimesini söyleyebilmiştim.
Bu kadar kolay mıydı?
İbrahim; İşte bu kadar ben sana çok kolay olacak demedim mi? dedi.
Ona da bu oyunu ablasının öğrettiğini söyledi.
Evet bazı şeyler oyunla öğretildiğindebüyütüldüğünden de kolay oluyor.