Bayram Kutlaması Gibi
Köy ilkokulundaki görevimin dördüncü yılındaydım. Kasım ayının son günlerinden birinde akşam karanlığına yakın minibüs köyün arka yamacındaki dağın üst kısmında görünmüştü. Yolcularını ve siparişlerini bekleyen köy halkından bazıları okulun önündeki köy fırınının önünde minibüsün gelmesini beklemeye başlamışlardı. Bu bekleşme sırasında bir taraftan da kendi aralarında sohbet ediyor ve şakalaşıyorlardı. Bu köyün halkı tatlı şakalar yapmayı çok severdi. “Öğretmen ne beklersin? Sana gazete değil sarı zarf gelecekmiş öyle derler haberin ola”. “Akşam akşam da böyle şakanın yeri değil.” diye geçirirdim içimden. Epey zaman önce belli olan tayinimin cevabını beklemiyor da değildim hani . O sözleri söyleyene “Ondan sonrası da düğün bayram ola ” dedim.
Mustafa’nın kırmızı minibüsü korna çalarak köşeyi döndü ve fırının yanında bekleşenlerin önünde durdu. Mustafa aracından hızla indi sağına soluna bakmadan yanıma geldi. Başındaki deri kasketini iki parmağını birleştirip ittirerek yukarı kaldırdı. “Misafirin var öğretmen hem de o da öğretmen elinde de iki tane sarı zarf var. Nedir bilmem? dedi. Gelen öğretmen arkadaşımı karşıladım. Arkadaşımla birlikte benim kaldığım odaya doğru konuşarak yürürken köyün ileri gelenlerinden bir iki kişi daha bizim arkamızdan geliyorlardı.
Odama girdiğimizde sarı lambamı yaktım. Gelen yazıları açıp okumaya başladım. Acilen ilişiğimi kesmem tayin olduğum ildeki görevime mümkün olan en kısa zamanda başlamam yazıyordu. Köyün ileri gelenleri “Öğretmen meselenin aslı nedir? Hele de bakalım da biz de anlayalım.”dediler. “Yarın yola çıkmam isteniyor. Meselenin özü bu.” dedim. “Hele bize müsaade sen işlerini hallede dur. Biz birazdan geliriz yemek için telaş etme.” dediler. Minibüs geldikten sonra sessizliğe bürünen köy hareketlendi. Bazı evlerin bütün lambaları yandı küçük sokaklar canlandı. Köyün gençleri zaten hazır olan eşyalarımı bir çırpıda minibüse yüklediler.
Uzun süredir birlikte çalıştığım öğretmen arkadaşım Recep Yılmaz’a okulun devir teslimini gerçekleştirdim. Gereken evrakları tamamladım. Artık ayrılabilirdim.
Işıkları yanan evlere toplanılmış sofralar kurulmuş sanki düğün var gibi evler arası bir koşuşturmacadır gidiyordu. Gelen öğretmenle birlikte bir o eve bir bu eve uğruyor sohbet ediyor helâlleşiyorduk. Vedalaşma faslı tamamlanıp muhtarın evine yatmaya gittiğimizde saat epey geç olmuştu. Ayrılığın bu kadar zor olacağını akşam anlamamıştım. “Sabah erken kalkmamız lazım.” dedim. “Sen meraklanma öğretmen biz o işi hallettik.” dediler. Sabah erkenden giden minibüsün sürücüsü Mustafa’ya benim için biraz daha geç gitmesi söylenmiş.
Köydeki son sabah erkenden kalktım. Kahvaltımızı muhtarın ev halkı ve akrabaları ile birlikte yaptık. Kalktım ev halkı ile vedalaştım. Benden önce kapıdan çıktılar. Hep birlikte minibüse bineceğim yere doğru yürümeye başlamıştık ki bizi görenler evleri