İKİBUÇUK LİRA

İKİBUÇUK LİRA

Yakın zamanda uzak bir okulun birinde benzer bir deneyime tanıklık edinceye kadar onda kalmasını istiyordu. “Bu deneyimi mi yıllar boyu kimseyle paylaşmamıştım dedi.”

O yıl ikinci sınıfa başlamış. Babasının işleri nedeniyle annesi ve babası başka ile taşınmışlar. O da ablası ve abisi ile yaşamaya başlamış. Okullar kapanınca onlar da yanlarına gideceklermiş.

Belirli zamanlarda babası gelir onların ihtiyaçlarını alır ve harcamaları için belirli miktarda para bırakırmış.

O günlerde …… haftası idi. O hafta süresince okulda pul satılır zarflar dağıtılır belirli miktarda da her öğrencilere kaçar para getirebilecekleri sorulur ve öğrencilerin söyledikleri para toplanmaya çalışılırmış. Bu işleri takip işi şimdi de okullarda olduğu gibi öğretmenlere verilirmiş. Sürekli olarak her sabah ilk derste para getirenler tahtaya dizilir para getirenler sınıftaki diğer öğrencilere alkışlatılır para getirmeyenlere ise üstü kapalı gereken paranın gelmesi için sıkı sıkı tembih edilirmiş. Haftanın son günlerine gelindiğinde para getirmeyenlerin isimleri açıkça söylenir ve ne zaman getireceği sorulurmuş. O ise hiç sesini çıkarmazmış.

O akşam ablasına okulda yaşadıklarını yarın söz verdiği parayı götürmezse yine öğretmeninin onun ismini söyleyeceğini ve azarlayacağını usul usul anlatmış. Ablası sabahleyin onun söylediği paranın yarısını “kâğıt iki buçuk lirayı” vermiş. O “Ama söz verdim.” diyecek olmuş. Ablası “Öğretmenine durumumuzu söylersen bir şey söylemez parayı kabul eder.” demiş. İstemediği halde ona düşünmeden verdiği sözü yerine getirememesinin sonucunu deneyimleme sorumluluğu verilmiş. Okula gidinceye kadar kâğıt iki buçuk lira parmakları arasında sıkıntısından katlanan katlana ufacık olmuş.  Sınıfa girdiğinde eli önlüğünün cebinde kağıt para katlanmış bir şekilde avucunun içinde duruyormuş.

Öğretmeninin sınıfa girmesine az kala yerinden kalkmış ve öğretmenini sınıfın kapısında içeri girmeden karşılamış. Avucundaki katlanmış olan kâğıt parayı öğretmenin avucuna bırakmış. Öğretmeni onun gözünün içine şöyle bir bakmış ve

– Kaç para diye sormuş?

– İki buçuk lira ablam o kadar paramızın olduğunu size söylememi istedi demiş.

Öğretmen; “Hem söz verdiğin parayı getirmezsin hem de parayı ufacık katlarsın.” diye onu sınıfın önünde tekrar azarlamış.

O gözleri dolmuş ve dudaklarını ısırarak sesini çıkarmadan usulca yerine oturmuş. Onu yakından tanıyan arkadaşları belli etmeden hemen yanına gelmişler. Ellerini onun sırtına dokundurup tekrara yerlerine oturmuşlar. O gün kulakları söylenenlerin hiç birini duymuyormuş. İçinden hep “……’a iki buçuk lira daha lâzım” “……’a iki buçuk lira daha lâzım” sözcükleri geçiyormuş.

Okul çıkışında ablası onu okulun kapısında karşılamaya gelmiş. Onun elinden sıkıca tutmuş doğruca öğretmenin yanına gitmişler. Ablası öğretmeniyle usul usul bir şeyler konuşuyormuş. Onları hiç mi hiç duymuyormuş ya

Beğendiyseniz Paylaşabilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir