Güzel mi güzel bir kız çocuk doğar başka bir dille konuşur. Onun konuştuğunu kimse anlamaz. Çünkü o dili onlar çoktan unutmuşlardır. Zaman geçer çocuk onların anladığı dilden konuşmaya başlar ve ondan beklenenleri çok hızlı gerçekleştirir. İki buçuk yaşında okuma-yazmayı öğrenir. Üç yaşında matematikle ilgili sorunları ortan kalkar. Altı yaşında okula kayıt olur. O gün gelince diğer çocuklarla birlikte sınıfına girer sırasına oturur. Öğretmeni ona çizgi çizdirmeye başlar. Onun canı sıkılır derste sağa sola bakar. Ders onun hiç mi hiç ilgisini çekmez. Öğretmenin canı çok sıkılır onun bu durumuna ve günlerden bir gün bu durumu görüşmek için annesini çağırır.
Öğretmeni aynı okulda öğretmenlik yapan annesine çocuğun ilgisizliğini anlatır. Çocuğun annesi onun okuma- yazma ve matematik bildiğini anlatur. Öğretmen bu söylenenlere inanmaz derken durum okul yönetimine ulaşır. Okul müdürünün yanına çıkılır ve çocuk müdürün odasında o anda her konuda ayak üstü sınavdan geçerilir. Okul müdürü yetkisini kullanrak çocuğu üçüncü sınıfa gönderir. Çocuğa arka sıralarda bir yer verilir. Çocuğun görevi artık sürekli test çözmek ve öğretmene soru hazırlamaktır. Arkadaşları bazen resim müzik beden eğitimi ve iş eğitimi yaparlarken o da onlara katılmak ister fakat hiç mi hiç katılamaz. Nedeni ise o hep çalışmalıdır çünkü her konuda yetkindir. Öğretmeni hemen ona başka görev verir. Okul yılları böyle geçer. Okullar biter o da öğretmen olur. Bir gün güzel bir çalımada yolumuz kesişir ve çalışmanın bir yerinde grup olarak uçurtma yapmaları istenir. O sırada o çocuk bir kenarda sesiszce ağlamaktadır. Kimse o telaşenin içinde onun bu durmunun farkında bile değildir. Çünkü herkes içindeki o küçük çocuğu ortaya çıkarmıştır. Bazıları içten içe yarışa da girmişlerdi. Onu sadece gözlemledim hiç bir şey sormadım. Gruplar uçutmalarını tamamladı. Hep birlikte neşe ile uçurtmalar uçuruldu hatta gökyüzüne mektuplar bile gönderildi. O da neşelenmişti onun neşelenmesinden çok mutlu oldum. Daha sonra benimle bu hikayesini paylaştı ve neden ağladığını kısaca şöyle açıkladı. Çümkü benim el becerimi geliştirmeme hiç izin vermediler. Benim de bir çocuk olduğumu unuttular. El becerim olmadığı ve gruptaki arkadaşlarıma yardım edemediğim için ağlıyordu